6 Temmuz 2009 Pazartesi

FACEBOOK SAYIKLAMALARIM


Facebook’tan yana çok dertliyim. Karışık duygular içersindeyim. Bir dargın bir barışığım kendisiyle. Bazen onu ardıma bile bakmadan soğukkanlılıkla terk etmek istiyorum. Kimi zaman da iyi ki var, onu iyi ki tanımışım diyorum. İnişli çıkışlı bir aşk yaşıyoruz. O bir şey yapmıyor gerçi, ben kendi kendime sayıklıyorum.
Nilüfer KARACİĞAN ŞAŞMAZ

Onunla birlikteliğimiz pek çok kişinin aksine epey eskiye dayanıyor. Kendisiyle ilgili olarak o zamanlar çalıştığım dergide bilişim konusunda hazırladığım dosya içersinde bir şeyler karalamaya karar vermiştim. Facebook hakkında uzun uzun yazmama gerek olup olmadığı konusunda dil dökmek zorunda kaldığımı çok net hatırlıyorum… Neyse, hakkında yazı yazacağım siteyle ilgili içerden de bilgi toplamam gerektiği için “0” arkadaşlı olarak üyeliğimi başlattım. Yazım o ay dergide yayınlandı. Birkaç yazılı mecrada daha kendisiyle ilgili haberlere rastlamaya başladığım sıralardı, iki üç ay sonrası yani. Şifremi dahi unuttuğum Facebook’a güç bela tekrar girdiğimde, seksen küsur arkadaş olma talebi gelmiş olduğunu gördüm ve gözlerime inanamadım. Oysa belki de o gün üyeliğime son verecektim ve her şey başlamadan bitmiş olacaktı. Çok aktif bir kullanıcı olmasam da, bu sitenin üyesi olarak kalmaya devam etmenin ne zararı olabilir diye düşündüm ve gelen arkadaşlık tekliflerinin hepsini değerlendirdim.

TÜRKAN ŞORAY KURALLARI
Şimdiye kadar tanımadığım veya en azından on tane ortak arkadaşım olmadan kimseye arkadaş gözüyle bakmadım ve gelen arkadaş olma taleplerini asla kabul etmedim. Bu bağlamda bana özel fotoğraflarımı albümüme yüklemekte de bir sakınca görmüyorum. Nasıl olsa sadece arkadaşlarımla paylaşmış olacağım. Ama bazen Facebook’ta olan biten her şey o kadar saçma geliyor ki! Kendi albümümdeki fotoğraflardan sıkılıyorum, onların orada bulunmasını manasız buluyorum. Bunun yanında, pikniğe giden, konsere giden, düğüne giden, kınaya giden, ev oturmasına giden herkes onlarca fotoğrafını sitenin albümüne yüklüyor. Sonra birileri bu fotoğrafları beğeniyor, yorumlar yazıyor ya da beğenmeyip yeri geldiğinde dalga geçiyorlar. Bir fotoğraf altına yapılan yorumlar yüzünden kaç yıllık arkadaşlıkların yıkıldığına şahit oldum. Yemin ederim. Ayrıca birebir şahit olmadım ama eminim Facebook’un sunduğu sınırsız nimetler yüzünden ayrılanlar, boşananlar da olmuştur. Mesela gazetede, boşanmak isteyen kocanın mahkemede hakime karısının Facebook’taki uygunsuz resimlerini delil olarak sunduğunu ve bunun boşanma davasını hızlandırdığını okumuştum. Bu nasıl bir şeydir?


Resim altlarına ben de yorum yazıyorum. Evet bunu yapmıyor değilim. Ama yemin ediyorum yazdığım anda içimi bir pişmanlık kaplıyor. Hemen silmek istiyorum. Kendi yazdıklarımdan utanıyorum sonra okuduğumda. Aaa bu arada, benim yüklediğim fotoğraflara da güzel yorumlar yapılsın istiyorum. Yorumsuz veya az yorumlu bir fotoğrafım varsa üzülüyorum. Kimse benimle ilgilenmiyor, dikkate alınmıyorum diye düşünüyorum, içim sıkılıyor. Sonra yorumlu fotoğraflarıma baktığımda, yine olan bitenin ne kadar anlamasız olduğunu düşünüyorum. İşte tam o anda Facebook’tan ayrılmaya karar veriyorum.

NE DÜŞÜNÜYORSUN? AYAK TIRNAKLARIMI KESTİM. HAFİFLEDİM, ÇOK MUTLUYUM!
PAYLAŞ

En sinir olduğum ve şimdiye kadar bir kere bile denemediğim şey ise; yaptığım her şeyi ama her şeyi herkese bildirmek. Tatile nereye gittiğini yazanlar, akşam yediklerini mönü misali listeleyenler, kocasıyla-karısıyla-sevgilisiyle kavgasını, yaşadığı romantizmi an be an bildirenler, ilgi çekmek için gizli mesaj içerikli yazılan durum raporları… Saymakla bitmez. İyi de bunlardan bana ne diyorum okudukça. Okumayım diyorum ama lönk diye çıkıyor bir yerden karşıma. Bazen de ortak arkadaşlarımız nedeniyle hiç tanımadığım insanların fotoğraflarına veya durum raporlarına şahit oluyorum ki beni bunun kadar yıpratan bir şey daha olamaz. Sırf bu yüzden hafızamdan şüphe eder hale gelmiştim bir aralar. Biriyle karşılaşıyorum dışarıda, tanıdık biri diyorum, nerden olduğunu bir türlü çıkartamıyorum, deli oluyorum düşünmekten. Sonunda kendimle barıştım; anlamlandıramadığım bütün simalar bizim Facebook’un marifetiymiş meğer. Orada burada rastladığım, o tanımadığım insanların fotoğraflarındaki simalarmış hepsi. Zira gördüğüm yüzleri ölümüne unutmam.

+1 Arkadaş Olarak Ekle
Bu kadar saydım sövdüm ama benim hiç arkadaşlık talebi göndermediğimi düşünüyorsan yanılıyorsun demektir? İtiraf ediyorum bunu yaptım! Bütün arsızlığımla hayranı olduğum; Uykusuz ve Penguen dergilerinin tüm yazar kadrosuna gözümü karartıp “Beni arkadaş olarak ekler misiniz?” talebinde bulundum. Hatta burada yeri gelmişken beni hiç ama hiç tanımadıkları halde arkadaşları olmaya layık gören Uykusuz ve Penguen emektarlarına çoook teşekkür ediyorum. Bir zararım yok zaten onlara, uslu uslu duruyorum diğer arkadaşlarının arasında. Biraz da eğer bir şey yazarsam “Bu kız kimdi?” diyip beni listelerinden silerler diye korktuğumdan sesimi çıkartamıyorum aslında.

Facebook’la başım dertte anlayacağın ve ne yapsam bilmiyorum. O beni bırakmadan ben ondan vazgeçemeyeceğim sanırım. Popüler kişiliklerle ilişki yaşamak zordur. Popülaritesi bitene kadar beklemekten başka çarem yok. O zamana kadar sadece iş odaklı yaşayacağım ilişkimi. Çünkü gerçekten bu anlamda çok faydasını gördüm. Pratik oluyor ne yalan söyleyeyim:)

P.S: Ama yine de her an ondan vazgeçebilirim?!?!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder