30 Haziran 2009 Salı

ÇIKTI... "EN SEVİLEN NEFRET EDİLEN ADAM"/PİT10


İnternet ortamında paylaşılan şarkıları yakından takip ediyorsan “Ortam Kızı”nı duymuşsundur. Sen keşfetmemişsen de seninle paylaşan biri olmuştur. İkisi de olmamışsa merak uyandırmaya devam etmek isterdim ama ortada yeni çıkmış bir albüm var!

PİT10’un tüm mixlerini bizzat üstlendiği "En Sevilen Nefret Edilen Adam".

PİT10’un solisti Server Uraz, 2005 yılında katıldığı "Miller Music Factory" yarışmasında birinci olmuş “Ortam Kızı” ve “Ses Çıkarma” ile ilk kez büyük bir kitleye ulaşma şansını yakalamıştı.


Bu arada Server Uraz kendisini boş yere PİT10 diye addetmiyor. Ne demek istediğimi albümdeki şarkıların sözlerine dikkat kestiğinde daha iyi anlayacaksın. PİT10’un yazdığı zehir zemberek sözlerden kimler nasibini almış kimler:)

29 Haziran 2009 Pazartesi

HEYOOO maNga "şehr-i hüzün" KONSERLERİ BAŞLIYOR!


maNga, “Şehr-i Hüzün” adlı albümüyle başarılı müzik kariyerine kaldığı yerden devam ediyor… Grup elemanları, temmuz ayının ilk haftası bir dizi yaz konseri vermek üzere yollara vuracaklar kendilerini. Hangi yazlık mekandaysan sakın kımıldama, olduğun yerde kal. maNga pek yakında seni bulacak!!!

Konser tarihi ve mekanları
05 Temmuz İskenderun Şalen M Bar
06 Temmuz Mersin X Side Beach Club
07 Temmuz Konya Akşehir Nasrettin Hoca Şenlikleri
08 Temmuz Alanya Aura Moonlight
09 Temmuz Bodrum Hadigari
10 Temmuz Marmaris Crazy Daisy
12 Temmuz Kuşadası Jade Club
13 Temmuz Dikili Baby Beach Club
15 Temmuz Altınoluk Açıkhava Tiyatrosu(maNga & Seksendört)

Ayrıntılı bilgi için;
www.biletix.com’u tıkla!




27 Haziran 2009 Cumartesi

MİCHAEL JACKSON FLAŞLAMALARI

Onun ölümüyle bir çağ bitti ve bir başka çağ başladı sanki. Derinden etkiledi beni. Hüzünlendim. Üzüldüm! “Michael Jackson” isminin bende ilk anda neler çağrıştırdığını düşünüyorum…
Nilüfer KARACİĞAN ŞAŞMAZ


· Yazlıktan bir arkadaşım vardı. O zaman hangi yıldaydık bilemiyorum ama dört yaşında olmadığım bir gerçek. Michael Jackson’un 1982 yılında çektiği “Thriller” klibinden ve klibin sahne arkasını konu alan bir videodan bahsediyordu. Hani şu zombilerle çekilen ve Jackson’un kurt adam olduğu klipten bahsediyorum... Arkadaşım tam bir Michael Jackson aşığıydı. Öyle ki izlediği videoda, Michael’in kurt adam olmak için o sarı renkli lensleri takarken çektiği ızdıraptan bahsederken gözleri doluyordu. Hayatım boyunca ne kadar çok sevsem de, kimsenin fanı olmadım ya da kimse için saçımı başımı yolup göz yaşı dökmedim. Ama o gün arkadaşımın anlattıklarını dinlerken kendisinden, Michael Jackson’dan öylesine etkilenmişim ki, ne zaman Michael Jackson’u bir yerde görsem ya da hakkında bir şey duysam anında o güne dönüyorum. Sanırım o gün benim için milat gibi bir şey olmuş.

· Arkadaşım sayesinde sempati duyup tanımaya başladığım Michael Jackson ile Doğu Afrikalı çocuklar eşliğinde, gerçek bir stüdyo ortamında pek çok ünlü sanatçının da seslendirdiği “We Are The World” şarkısının klibinin TRT’de yayınlanmasıyla tekrar karşılaştım. O pek çok ünlü sanatçı arasından hatırladıklarım da nedense sadece; Tina Turner ve Diana Ross bu arada:) Çoook sonra öğreniyorum; o stüdyoda olan biten her şeyin sebebi, “USA For Africe” başlıklı bir sosyal sorumluluk projesiymiş meğer. O zamanlar nereden bileceğim... Yalnız cam ekranda izlediklerimin bende bıraktığı tek şey; dünyada gerçekten çok aç ve yardıma muhtaç çocukların varlığının olduğuydu. İşin aslı mesajı almışım yine de. Zira sonraki yılbaşlarında UNİCEF’ten başka tebrik kartı satın almaz olmuştum.
Elizabeth Taylor = Michael Jackson’du benim için bir aralar. Aralarındaki bağı bir türlü anlamlandıramıyordum ama ikisini bir arada çok fazla gördüğümü hatırlıyorum. Çok da kayda değer bir şey yokmuş ortada. İkisi sadece gerçekten çok iyi dostlarmış hepsi bu.




. Aaa, bir dakika şimdi aklıma geldi; bir aralar da; Michael Jackson = PEPSI’ydi benim için. Sadece benim için değil, tüm dünya için bu iki isim birbirini çağrıştırıyormuş meğer. Amaç da buymuş zaten. Ne de olsa PEPSİ Jackson’un 123 konserini kapsayan ve 16 ay süren dünya turnesinin sponsoruymuş.

· “Bad” in klibini izlediğim yıllar, bu dünyaca ünlü starın yüzüyle oynamaya başladığı ve ilk estetik ameliyatlarını yaptırdığı yıllara tekabül ediyor. İki operasyonun ardından, bildiğim Africa Amerikalı insanların burunlarının aksine ucu sivrilmiş, bolca törpülenmiş bir burun vardı artık karşımda.


· Zamanlamasını kesinlikle bilemiyorum ama şu meşhur Moonwolker dansından bahsetmezsem olmaz. Yüzünü kapatacak şekilde aşağı çekilmiş fötr şapkası, beyaz soket çorapları, bilek hizasına gelen kumaş pantolonu ve parlak rugan ayakkabılarıyla yürüme bandının üzerinde gibi bir sağa bir sola ilerleyerek dans ettiğini hatırlıyorum kendisinin. Zaten bu dansın adı Michael Jackson dansı olarak kaldı, kendisiye bütünleşti. Bu dansın yıllar yıllar sonra bile popülaritesini kaybetmeyeceğine eminim.


· Bir de şu meşhur heykel gibi durduğu, sık sık elini cinsel organını tutarak kareografilediği robot dansı var ki; onun ne zaman hafızama kazıldığını hiç mi hiç kestiremiyorum…

· “Black and White” şarkısının çıktığı dönem, bu dünyaca ünlü adamla ilgili ilk hayal kırıklığı yaşadığım dönemdi. Kendisi, bu kez de zencilerin haklarını koruyor ve insanların ten renklerine göre yargılanamayacaklarını, herkesin eşit olduğunu savunuyordu. Oysa şarkının klibinde çöl ortamında; zenciler, kızıl derililer ve beyazların arasında sanatçı beyaz penye tişörtü, siyah pantolonu ile süt gibi çıkmıştı karşımıza. Yani “Madem zencilerin haklarını koruyorsun, herkes eşit diyorsun, neden beyazlaşmaya çalışıyorsun” demezler mi adama? Benim o klipten anladığım aynen şu olmuştu: Param var, imkanım var, ben beyaz olmak istiyorum. Siz zencileri kızdırmadan bu değişimi yapmam gerek. İmkanı olan benim gibi beyazlaşsın, ben denedim, oldu. İmkanı olmayanlar üzülmesin, bir şarkıyla sizin eşitliğinizi tüm dünyaya yaymasını bilirim… Arkasından çok konuşmak istemiyorum ama benim anladığım buydu...

· Her şeye rağmen o günümüzün kralıydı fakat yetinmeyi bilmedi. Durmaksızın burnunu ameliyat ettirmeye ve beyazlaşma çalışmalarına devam etti. Burnu et tutmaz hale geldi, beyazlaşmak için aldığı hormonlar ise sağlığını alt üst etti. Cilt kanseri oldu ardından. Yüzünü göremez hale geldik yıllar içinde…

· Yüzünü görmüyorduk ama o hep kalbimizdeydi. Zaman zaman bomba gibi haberlerle gündemin ilk sırasına oturuyordu. Bunlardan ilki; Jackson’un dünya çocuklarının iyi şartlarda yetişmelerini sağlamak amacıyla oluşturduğu “Heal the World Foundation” fonuyla ilgiliydi. İddialara göre sanatçı; çocuklar yararına verdiği konser paralarıyla kurduğu Neverland çiftliğinde bakıma aldığı çocuklara cinsel tacizde bulunmuştu. Çocuklara porno dergileri temin etmek, birlikte uyumak, alkol temin etmek, oral seks yapmak gibi on ayrı suçtan yıllarca yargılandı kendisi. Mahkemede hakim karşısında çekilen bir fotoğrafı geliyor gözümün önüne şimdi. Bitkin, çaresiz ve gerçekten beyaz… Suçların hepsinden beraat etti neyse ki. Yargı süresince zaman zaman gazetelerde okuduğum haberlerin ardından bir kere bile suçlu mu suçsuz mu diye düşünüp kafa yormadığımı fark ettim şu an. Herhalde özünde ne olursa olsun hep iyi hatırlamak istediğim için.

· Sanatçının diğer bomba haberi ise; bende güçlerin birliği amacıyla yapıldığı izlenimi yaratan, Elvis Presley’in kızı Lisa Marie Presley evliliğiydi. Zaten iki yıl bile sürmeyen bu evlilikten bir bebekleri oldu. Asıl bomba ise minicik bebeği kaldığı otel odasından gazetecilere göstermek amacıyla baş aşağı camdan dışarı sarkıtmasıydı. Görüntüleri hatırlıyorum da; dışarıda çekim yapan gazeteciler işlerini bırakıp bebeğin düşmesinden korkup çığlık çığlığa bağırmaya başlamışlardı. Michael Jackson’un bu saçma hareketi neden yaptığına hala bir anlam veremiyorum ama kötü niyetli yapmadığından eminim nedense…

· Son olarak öleceği içine doğmuş olacak, son dönemlerde bir şeyler yapma, yeniden sahnelere dönme çabası içine girmişti. Her ne kadar sağlık sorunlarının elveremeyeceği düşünülse de Londra’da tam 50 konser vermeye planlıyordu Michael Jackson. Belki de o konserlerde onu sevenleri hayal kırıklığına uğratacağından çok korktu. Belki de hafızalarda hep o eski kayıtlarındaki kusursuz sesiyle ve göz dolduran dans performansıyla kalmak istedi. Belki de pişman oldu kalkıştığı bu büyük işe ve tek çare ölmek gibi geldi ve hani şu hepimizin diline dolanan düşünce gücü dediğimiz şeyle kendini öldürdü. Belki de böylesi biz hayranları ve kendisi için daha iyi oldu!

P.S: Annem ve babamı çok kıskanıyorum. Zira kendileri ne zaman Elvis Presley ya da Marilyn Monroe ile ilgili bir konu açılsa, hemen ballandıra ballandıra yaşarken şahit oldukları bu iki tarihi ismi anlatmalarına katlanamıyorum. Karar veriyorum, bugün benim miladım olsun. İleride Michael Jackson’u ballandıra ballandıra anlatacağım veletleri düşünerek artık onları kıskanmaktan vazgeçiyorum!

25 Haziran 2009 Perşembe

FOBİLERDEN FOBİ BEĞEN




Farkında olmadığın tanı konulmamış bir fobin olabilir mi? Birazdan okuyacaklarının ardından kendi fobi tanını kendin belirleyebilirsin. Peki ya tescillenmiş bir fobin varsa? O zaman dünyaca ünlü starların da senin gibi benzer veya aynı dertlerden muzdarip olduklarını öğrenip kendini yalnız hissetmeyeceksin.
Nilüfer KARACİĞAN ŞAŞMAZ


Fobi, saçma olduğu bilindiği halde bir şeyden anormal korku duyma durum
udur. Bu aslında gerçek dışı bir korkudur ancak maalesef kişi kendine engel olamaz. Basit gibi görünen dış dünyayla ilgili söz konusu korkular, kişinin iç dünyasında gelişmeye devam eder ve zamanında teşhis veya tedavi edilmezse kronik hale gelebilir. Birazdan burada okuyacakların, sana yabancı ya da son derece tanıdık gelebilir. Mesela ben, bu konuyu hazırlarken hiç fobim olmadığını fark ettim. Belki evde yalnızsam uykuya dalmakta biraz sorun yaşayabiliyorum o kadar. Biraz da hasta olmak korkusu var. Aslında çok az da trafik kazası geçirme korkusu, azıcıkta….


UÇAK FOBİSİ OLANLAR
Winona Ryder, Luciano Pavarotti, Cher, Tony Curtis uçak korkusundan muzdariplermiş. Sakinleştirici almadan uçağa mümkün değil binemiyorlarmış.
Sevilen zenci komedyen
Whoopi Goldberg’in durumu uçağa hiç adım atamayacak kadar vahimmiş. Dünyanın bir ucundan diğer ucuna gitmek zorunda kalsa dahi yine de uçağı tercih etmiyormuş. Ne işkence!

KALABALIK FOBİLİLER
· Kim Basinger kalabalıktan korkup köşe bucak kaçanlardan sa
dece biri. Güzel aktrist, sırf bu fobisi nedeniyle gün gelmiş dört ay boyunca evinden dışarı çıkmamış. Hatta Oscar törenlerine yıllarca katılmamış ta ki; kendi Oscar ödülünü almak için sadece bir kereye mahsus gidene kadar.

EN BİLİNEN FOBİ TÜRÜ: KARANLIK!
· Madonna’nın o seksi, kendinden emin tavırlarını görüp karanlıktan korkabileceği hiç aklına gelir miydi?
· Barbra Streisand ve Brandy gibi ünlüler de karanlıktan korkuyorlarmış.


YILAN FOBİSİ OLANLAR MI? IYYYK!
·
Antonio Banderas ve eşi Melanie Griffith yılanlardan çok korkuyorlarmış. Banderas, minicikken bir yılan tarafından ısırıldığı için üzerinde bu korku kalmış. Hadi onunkini anladık da Griffith neden korkuyor acaba? O da kocasından mı etkilendi acaba?


TİTİZLİK İYİDİR AMA FAZLASI DA FOBİDİR!
· Naomi Campbell, düzen ve temizlik hastalığı yüzünden hayatı kendine zindan ediyormuş. Bu bağlamda geçtiğimiz yıllarda aldığı kamu cezasının yerleri paspaslamak şeklinde olması bir bakıma onu mutlu etmiştir.
· Kır saçlı yakışıklı olgun erkek
Richard Gere, eşyalarının üzerinde tek bir toz molekülü görmeye tahammül edemiyormuş.
· Michael Jackson da diğer temizlik hastalığı olan ünlülerden. Bu arad
a, Jackson’ın titizlik takıntısına bağlantılı olarak bir de mikrop kapma fobisi varmış.

AYNA FOBİSİ DE Mİ VAR?
. Sharon Stone ve Nicole Kidman’ın ayna fobileri varmış. Aynaya bakarken, aynanın kırılıp tuzla buz olması korkusundan ileri geliyor bu fobi.
Stone aynaya ek olarak, elektrikli ev aletleri çalışırken birden patlaması endişesini yaşarken, Kidman da hepimizin zararsız bulduğu, hatta sadece bir haftacık ömrü olan kelebeklerden çok korkuyormuş.


FOBİ REKORTMENİ!
· Ünlü aktör
Woody Allen = Fobi demekmiş meğer. Kendisinin fobileri saymakla bitmiyor. Mesela en büyük korkusu hasta olmakmış. Allen, sırf bu yüzden iki saatte bir vücut ısısını ölçüyormuş. Bu nasıl bir ızdıraptır Tanrım? Ayrıca kendisinin ne derece takıntılı olduğunu anlatmak için yangın çıkabilir korkusuyla yatarken bile ayakkabılarını çıkarmamasını örnek vermek yeterli olur sanırım.

KEDİ GİBİ SUDAN KORKANLAR DA VAR.
· Kendisini babalar gibi aksiyon filmlerinde eğilmez bükülmez bir kahraman gibi izlesek de, gerçek hayatta Jackie Chan’in tırsak bir kedi gibi sudan korktuğunu bil
iyor muydun? Chan, suyun etrafındayken bile sinir ve de stresten ölüyormuş.
· Gladyatör filminden de tanıdığın Russell Crowe’da aynı dertten muzdaripmiş. Korkusuz kaptan Jack Aubrey'i canlandırdığı filmi "Master and Commander"in çekimlerinde deniz ve yükseklik korkusu yüzünden zor anlar yaşamış. İş aşkı işte!

YÜKSEK YÜKSEK TEPELERE EV KURMASINLAAAAAAAAAR
· Matrix'in yakışıklı başrol oyuncusu Keanu Reeves, belki film boyunca sürekli uçuyordu ama kendisinin aslında maalesef ciddi bir yükseklik korkusu varmış!
· En komiği de; Örümcek Adam filminin yıldızı Tobey Maguire’in yükseklik fobisinin olmasıdır herhalde.

· Schindler'in Listesi ve Star Wars Phantom Menace filmlerinin ağır adamı Liam Neeson, yükseklik fobisi olanlar kervanındanmış.
· Buffy The Vampire Slayer dizisinin Angel’ı David Patrick Boreanaz ise sadece yükseklikten değil aynı zamanda; karanlıktan ve kuşlardan da çok korkuyormuş. Kuşlar mı???






BÖRTÜ BÖCÜK VICIK VICIK
· Buna inanabiliyor musun? İndiana Jones, Jurassic Park bol haşaratlı bol hayvanlı filmlerin yapımcısı Steven Spielberg'in böcek fobisi varmış! Filmlerinde koskoca dinozorları baş kahraman yapsa da, kendisi aslında karıncalardan bile köşe bucak kaçıp onlardan deli gibi korkarmış.
· Brad Pitt örümceklerden ve köpek balıklarından ciddi anlamda korkuyormuş.


TARİHİ FOBİLER
· İspanya eski Devlet Başkanı Franko, Sovyet Rusya lideri Stalin ve Adolf Hitler ve Saddam Hüseyin öldürülme korkusuyla hayatı kendilerine zindan etmişler. Bu yüzden hayatları boyunca hep dublör kullanmışlar.
· Ayrıca Hitler’in, yalnız kalma ve bir suikaste uğrama fobisi de varmış. Yine ne ilginçtir ki; herkesi diri diri mezara gönderen bu adam, sudan da çok korkarmış ve hayatı boyunca bir kerecik bile yüzmemiş..
· Abdulhak Hamit ve Cahit Sıtkı Tarancı'da ölüm, Necip Fazıl Kısakürek de yalnızlık korkusu varmış.
· Nazım Hikmet ise ölümden çok korkarmış ve sırf bu yüzden geceleri bir türlü uykuya dalamazmış.
· Ressam Salvador Dali de Nazım Hikmet gibi ölümden çok korkar ve ölmektense dayanılmaz acılara katlanmayı yeğlediğini söylermiş. Ancak korkunun ecele faydası olmuyor ne yazık ki!
· Dünyaca ünlü yazar Montaigne’in ilginç bir şekilde, Cuma günleri asla kalemi eline almamak ve 13 rakamından ölümüne korkmak gibi fobileri varmış.


PSİKOLOGLAR DA MI?
· Psikolojinin babalarından Sigmund Freud ise insanın iç dünyasına dolu dizgin girmeyi başarırken kendisini epey ihmal etmiş. Çünkü ciddi derecede trenlerden korkarmış kendisi. Freud'un ayrıca müzik korkusu varmış. Bu sebepten piyanist bir komşusuyla uzun yıllar sorun yaşamış. Sonunda hangi saat aralıklarında piyano çalınacağını belirlenmişler de piyanist komşu ile Freud arasında bir uzlaşma sağlanabilmiş.


DAHİLER DE KORKAR
· Şok şok şok! Edison'un karanlık fobisi varmış. İşin en iyi yanı bu sayede dünyamızın aydınlanmış olması. Teşekkürler, Edi!


YERLİ FOBİLER
. Kıraç’ın tıpkı Edison gibi karanlık korkusu varmış.
. Teoman'ın fobisi Nicole Kidman ve Sharon Stone gibi aynaya bakmakmış. Teoman aynaya bakarken kendini izleniyormuş gibi hissediyormuş. Bunun yanında kendisinin bir de ölüm fobisi varmış.

. Tarkanda ciddi bir ölüm fobisi olanlardan.
. Fikret Kuşkan ve Ayşe Arman da kalabalık fobisi olanlardan. Her ikisi de kalabalık içinde bulunmaktan hiç ama hiç haz etmezlermiş.

EN TUHAF FOBİSİ OLAN BURAYAAAA!
. Alman top model Claudia Schiffer’in kuş fobisi varmış ama sadece papağanlara yönelik.
. Catherine Zeta Jones, bildiğimiz dolma kalem mürekkebinin üzerine dökülmesinden ve leke yapmasından, hatta derisinden içeri nüfus etmesinden korkuyormuş. Ne teori ama!
. Johnny Depp, çocukların bayıldığı palyaçolardan çok korkuyormuş.
. Kas yığını koca adam
Arnold Schwarzenegger’i korkutan şey ise iğne olmak! Hastalanıp iğne yaptırmak durumunda kaldığı zaman bayılma raddesine geliyormuş.
. Boşluk korkusu
Julia Roberts’i çok etkiliyormuş. Ayrıca Roberts, bulaşıcı hastalıklardan da korkuyormuş. Önceden dezenfekte edilmeyen sandalyelere oturamıyormuş.




Fobilerle ilgili olarak araştırma yapan uzmanlar en az 500 kadar korku türü tespit etmişler. Bunların başında hayvan ve böcek fobileri geliyor. İnsanlarla ilgili korkular olduğu gibi, sayılardan, gök olaylarından, hastalıklardan, vücut kokusundan, kitaplardan ve renklerden korkanlar bile var. Öyle bir korku türü var ki akıllara zarar; arakibutirofobi olarak adlandırılan bu fobi, yerfıstığı ezmesi yerke
n damağa yapışmasından duyulan rahatsızlığı kapsıyor. Yok artık! Sana bir fobi sözlüğü hazırladım. Buradan bilgi sahibi olman bir yana daha çok güleceğin ve şaşıracağın malzeme çıkacağına emin olabilirsin.

ablütofobi: Yıkanmaktan korkma.
acerofobi: Ekşi tat korkusu.
agirofobi: Caddelerden ya da caddelerde karşıdan karşıya geçmek
ten korkma.
agorafobi: Açık yer ya da kalabalık korkusu.
ailurofobi: Kedilerden korkma.
acluofobi: Karanlıktan korkma.
acrofobi: Yüksek yerlerden korkma.
acustikofobi: Belirli seslerden korkma.
algofobi: Acı çekmekten korkma.
amaksofobi: Araba (ya da taşıt) korkusu.

amatofobi: Toz korkusu.
amnezifobi: Hafızasını kaybetmekten korkma.
amofobi: Sivri cisim korkusu.
androfobi: Adamlardan korkma.
anemofobi: Fırtına korkusu.
anuptafobi: Bekar kalma.
antlofobi: Sel korkusu.
antrofobi: İnsanlardan korkma.
apifobi: Arılardan korkma.
arakibutirofobi: Yerfıstığı ezmesinin yerken damağa yapışmasından duyulan korku.
araknofobi: Örümceklerden korkma.
aritmofobi: Sayılardan korkma.
asimetrifobi: Simetrik olmayan şeylerden korkma.
astenofobi: Güçsüz olmaktan korkma.
astrafobi: Şimşek korkusu.
ataksofobi: Düzensizlikten korkma.
atelofobi: Mükemmel olamamaktan korkma.
aviofobi: Uçuş korkusu.
ballistofobi: Silahtan ya da mermilerden korkma.
batofobi: Derinlik korkusu, yüksek binaların yanından geçmekten korkma.
batrakofobi: Kurbağa, semender gibi çift yaşayışlı (amfibyen) hayvanla
rdan korkma.
belonefobi: İğnelerden korkma.
bibliyofobi: Kitaplardan korkma.
bromidrosifobi: Vücut kokusundan korkma.
brontofobi: Gök gürültüsünden korkma.
coitofobi: Cinsel ilişkiden korkma.
datafobi: Veriden korkma.
dentofobi: Dişçiden korkma.
dermatopatofobi: Deri hastalıklarından korkma.

dekatriaparaskevifobi: Ayın 13'ünün Cuma gününe gelmesi korkusu.
eisoptrofobi: Aynalardan korkma.
elektrofobi: Elektrikten korkma.
emetofobi: Kusmaktan korkma.
entomofobi: Böceklerden korkma.
endofobi: Giyecek korkusu.
epistaksiyofobi: Burun kanamasından korkma.
eritrofobi: Yüz kızarmasından duyulan korku.

erotofobi: Cinsellik korkusu.
farmakofobi: İlaçlardan korkma.
fazmofobi: Hayaletlerden korkma.
febrifobi: Yüksek ateşten korkma.
filemafobi: Öpmekten ya da öpüşmekten korkma.
filofobi: Sevmekten, aşık olmaktan korkma.
fobofobi: Korkmaktan korkma.
fotofobi: Işıktan korkma.
gametofobi: Evlenmekten korkma.
gefirofobi: Köprülerden geçmekten korkma.
gerontofobi: Yaşlı insanlardan ya da yaşlanmaktan korkma.

glossofobi: Topluluk önünde konuşmaktan korkma.
gymnophobia: Çıplaklıktan korkma.
haptofobi: Dokunulmaktan korkma.
harpaksofobi: Hırsızlardan ya da bir suçun kurbanı olmaktan korkma.
helyofobi: Güneşten korkma.
hematofobi: Kandan korkma.
herpetofobi: Sürüngenlerden korkma.
hidrofobi: Sudan, yüzmekten ya da boğulmaktan korkma.
higrofobi: Nemden ya da yağmurdan korkma.
hipegiyafobi: Sorumluluktan korkma.

hipnofobi: Uyumaktan korkma.
hipofobi: Atlardan korkma.
homiklofobi: Sisten korkma.
homofobi: Eşcinsellerden korkma.
ihtiyofobi: Balıklardan korkma.
islamofobi: İslamdan ve Müslümandan korkma.
jinefobi: Kadınlardan korkma.
kainatetofobi: Yenilikten korkma.
kakofobi: Çirkinlikten, çirkin şeylerden korkma.
kakorafiyafobi: Başarısız olmaktan korkma.

kanserofobi: Kanser olmaktan korkma.
kardiyofobi: Kalp hastalığından korkma.
karnofobi: Etten korkma.
katagelofobi: Dalga geçilmekten korkma.
kemofobi: Kimyasal maddelerden korkma.
kenofobi: Karanlıktan korkma.
keymafobi: Kıştan ve soğuktan korkma.

kimofobi: Dalgalardan korkma.
kinofobi: Köpeklerden korkma.
klimakofobi: Merdivenden düşmekten ya da merdivenlerden korkma.
klostrofobi: Kapalı yer korkusu. Asansör, basık tavanlı odalar, koridorlar, kapıları kapalı ve kalabalık otobüs, yeraltı çarşıları, metro, alt geçitler ve kilitli odalar buna dahildir.
koprofobi: Dışkı korkusu.
koulrofobi: Palyaçolardan korkma.
kremnofobi: Yüksek yamaçlardan ya da uçurumlardan korkma.
kriyofobi: Buzdan ya da donmaktan korkma.

kronomentrofobi: Saatlerden korkma.
ksantofobi: Sarı renkten korkma.
ksenofobi: Yabancılardan korkma.
ksilofobi: Tahta şeylerden ya da ormanlardan korkma.
limnofobi: Göllerden korkma.
litikafobi: Davalardan ve mahkemelerden korkma.
logofobi: Belirli kelimelerden korkma.
lökofobi: Beyaz renkten korkma.

manyofobi: Delirmekten korkma.
mastigofobi: Cezalandırılmaktan korkma.
mekanofobi: Makinelerden korkma.
melanofobi: Siyah renkten korkma.
mikrobiyofobi: Mikroplardan korkma.
mizofobi: Kirlilikten korkma.
monofobi: Yalnızlıktan korkma.
musofobi: Farelerden korkma.
nekrofobi: Cesetten korkma.

nelofobi: Camdan korkma.
niktofobi: Geceden korkma.
nozokomefobi: Hastanelerden korkma.

nüdofobi: Çıplaklıktan korkma.
obesofobi: Şişmanlamaktan korkma.
ofidiyofobi: Yılanlardan korkma.
orofobi: Yamaçtan iniş korkusu.
osmofobi: Belirli kokulardan korkma.
pantofobi: Her şeyden korkma.
papirofobi: Kağıttan korkma.
patofobi: Hasta olmaktan korkma.

pedofobi: Çocuklardan korkma.
peladofobi: Kel insanlardan ya da kelleşmekten korkma.
penyafobi: Fakirlikten korkma.

pirofobi: Ateşten korkma.
plakofobi: Mezar taşlarından korkma.
pogonofobi: Sakaldan ya da sakallı kişilerden korkma.
politikofobi: Politikacılardan korkma.
porfirofobi: Mor renkten korkma.
potamofobi: Irmaklardan ya da su akıntılarından korkma.

potofobi: Alkollü içeceklerden korkma.
primeisodofobi: Bekaretini kaybetmekten korkma.

pteronofobi: Kuş tüyünden korkma.
pupafobi: Kuklalardan korkma.
radyofobi: Radyasyondan, x ışınlarından korkma.
ranidafobi: Kurbağalardan korkma.
selenofobi: Aydan korkma.

siderofobi: Yıldızlardan korkma.
simetrofobi: Simetriden korkma.
skiofobi: Gölgelerden korkma.
sosyofobi: Toplumdan, genel olarak insanlardan korkma.
soteriofobi: Başkalarına muhtaç olmaktan korkma.
tafefobi: Diri diri gömülmekten korkma.
takofobi: Yüksek hızdan korkma.
talassofobi: Deniz ya da okyanustan korkma.

tanatofobi: Ölümden korkma.
teknofobi: Teknolojiden korkma.
teratofobi: Gebe kadının, şekilsiz, çirkin bir çocuk doğurmaktan k
orkması.
termofobi: Isıdan korkma.
testofobi: Testlerden ya da sınavlardan korkma.
tokofobi: Gebe kalmaktan ya da çocuk doğurmaktan korkma.
otomofobi: Ameliyat olmaktan korkma.
toksifobi: Zehir korkusu.
topofobi: Belirli yerlerden korkma.
travmatofobi: Yaralanmaktan korkma.
trikinofobi: Gıda zehirlenmesinden korkma.
triskaidekafobi: 13 sayısından korkma.

tripanofobi: Aşı ya da iğne olmaktan korkma.
trikopatofobi: Saç hastalıklarından korkma.
ürofobi: Sidikten korkma.
xenofobi: Yabancılardan korkma.
venereofobi: Zührevi hastalıklardan korkma.
venüstrafobi: Güzel kadınlardan korkma.

vermifobi: Solucanlardan korkma.
zelofobi: Kıskançlıktan korkma.
zemmifobi: Köstebekten korkma.
zeusofobi: Tanrıdan korkma.

zoofobi: Hayvanlardan korkma.
(2006)

P.S: Burada okuduğun ve seni gülmekten kırıp geçiren fobi türlerinin, kimileri tarafından ızdırap verici bir dert olduğunu düşünmek ne tuhaf. Herşey insanlar için öyle değil mi?

13 Haziran 2009 Cumartesi

MUTLU TATİL KLAVUZU


Soru: Dünyanın her yerinde insanların en çok beklediği ve en çok hayalini kuruduğu neredeyse tek evrensel olay nedir?
Cevap: Tatil!


Peki bu tatil denilen şeyi beklediğin ve hayal ettiğin gibi geçirebiliyor musun? 4/4’lük olmasa da idare eder diyen o kalabalık kitleye dahilsen, hazırladığım “Mutlu Tatil Kılavuzu’nu” okumanı şiddetle tavsiye ederim.

Nilüfer KARACİĞAN ŞAŞMAZ

Kusursuz bir tatil yapmanın ilk yolu, iyi bir valiz yapmaktan geçiyor. Konuyla ilgili olarak pek yakında, bu blog'da yer vereceğim; “Valiz Yapmanın İncelikleri” başlıklı yazımdan faydalanabilirsin...

1) Tatili hangi otelde, hangi beldede ve kimlerle geçireceğin konusunda fazla kafa yorma. Aradığın ne? Eğlence? Dinlence? Yoksa her ikisi mi? Bu tatilden ne beklediğine karar vermen birinci hedefin olsun. Sonrası çorap söküğü gibi gelecektir.

2) Bir an önce bronzlaşacağım diye daha ilk günden güneşin alnında saatlerce yatayım deme. Yoksa akşama ıstakoz gibi kızarıp güzelim tatilinin ilk günlerini yoğurtlara bulanmış bir halde vıcık vıcık cacık gibi ve acı içinde geçirmek durumunda kalırsın.

3) Bu durumda; güneşe yüksek koruma faktörüyle hatta mümkünse bebekler için olan güneş kremlerini kullanarak yarımşar saatlik aralarla çıkmalısın. Ayrıca güneş ışınlarının risk faktörü taşıdığı 12.00-15.00 saatleri arasında hayatının aşkını bulacak olsan da güneşlenmemelisin! (Evet o derece!!!)

4) Plajda çıplak ayak yürümemeni tavsiye ederim. Aksi taktirde ayağına midye veya herhangi bir kesici madde batabilir ve yok yere tatilini sekerek geçirmek durumunda kalabilirsin.

Baylar; bundan sonraki 5, 6 ve 7'inci maddeler kadınları ilgilendiriyor ama sen de okuyabilirsin tabii. Eşin veya kız arkadaşınla tatile çıkacaksan bilgilendirici nitelik taşıyor, bir gün mutlaka işine yarar!

5) Tatilde hoş görünmek amacıyla yola çıkmadan saçına balyaj, boya ya da gölge gibi işlemler yaptırma. Güneş, deniz ve klorlu havuz suyu boyanın rengini değiştirecek ve saçların hayal ettiğinden oldukça farklı bir renge dönüşecektir. Dikkat et hüsrana uğrayıp şapkandan ayrılamayabilirsin. Al sana tatilin tadını kaçırman için bir sebep daha!

6) Bikini giyiyorsan sakın ola suda amuda kalkmak, takla atmak gibi akrobasi hareketleri yapma. (Zira bu yılın gözde bikinileri en küçük göğüsleri bile tutacağa pek benzemiyor.)

7) Plaja inerken makyaj yapmamaya özen göster. Şakacı tatildaşlarından biri hiç hesapta yokken seni suya atarlarsa pek hoş olmaz. Makyajsız çıkmam diyor san da, akmış rimellerinin ardından sana bakan alaylı gözleri görmeyi göze almışsın demektir.

8) Temizliğinden emin olmadığın havuzları sadece güneşleneceğin yerde dekor olarak değerlendir. Yoksa mantar ve benzeri hastalıklarla mücadele ederken havuza girdiğin o güne lanet edip kendinden nefret edebilirsin.

9) Deniz yatağında yatarken aynı anda cep telefonundan mesaj göndermek gibi gözü pek girişimlerden uzak dur.

10) Tatil köyü, otel veya kampa gideceksen aman dikkat. Eğer beraberinde bir arkadaşın yoksa sakın ilk gördüğünle kadın/erkek hemen samimi olma. Belki sana hitap etmeyen bir tiptir ve o da yalnız olduğundan başında patlayıp tatilini burnundan getirebilir.

11) İlla ki yaz aşkın olacak diye bir kaide yok. Gördüğün potansiyel tipleri 2009 yazının aşkı yapacağım diye girdiğin ortamlarda kasılma. Bazen sadece uzaktan uzağa bakışmak da fazlasıyla eğlenceli olabilir.

12) Diyelim ki işler yolunda gitti ve bronz tenli o yakışıklıyla/güzelle flört etmeye başladın. Sen her ne kadar bunu klasik bir yaz aşkı olarak görmeyip uzun soluklu olmasını beklesen de maalesef adı çıkmış bir kere bu mevsimin aşkının. Kısacası kendini fazla kaptırmadan soft bir aşk yaşamaya bak. Devam ederse de sürpriz olsun!

13) Arkadaşlarınla sahilde ateş yaktığınızda kendini ambiyansa kaptırıp alkolünde etkisiyle ateş dansı yapıp birde yetmezmiş gibi kızgın korlarda yürümeye kalkışma. Su toplamış ayaklar veya yanarak diken diken olmuş saçlarını, kirpik veya kaşlarını dert ederek o tatilden zevk alınabileceğini pek sanmıyorum.

14) Tatil sınırları aşmak ve kendini kaybetmişçesine çılgınlık yapmak anlamına gelmiyor. Alkol, sigara tüketimini abartma!
(2004)

P.S: Benden bu kadar! Bunlar, şu ya da bu şekilde tarafımdan denenmiş ve neticesinde olumlu sonuç almamı sağlamış “Mutlu Tatil” yasalarıdır. Senin de işine yaraması dileğiyle... İyi Tatiller!!!

9 Haziran 2009 Salı

BİR RAKİBEN Mİ VAR?


Erkekler pek çok farklı sebepten kız arkadaşlarına karşı bağlılıklarını sürdüremeyebiliyorlar. Yalnız sebep her ne olursa olsun hepsinin verdiği sinyaller genelde hep aynı oluyor. Bu bağlamdaaaa, eğer birazdan okuyacağın işaretlerden sadece birkaçı bile sana tanıdık geliyorsa, üzülerek ilişkinizde yalnız olmadığını bildirmiş olayım.
Nilüfer KARACIĞAN ŞAŞMAZ

Araya mesafe koyarlar:
Eğer seni eskisine oranla daha az arıyorsa ya da yapmış olduğunuz planları sıkça ertelemeye başlamışsa ilişkinizi gözden geçirmen gerekebilir. Zira tüm iletişim aksaklıklarının nedeni o sırada bir başkasına söz vermiş olmasından kaynaklanıyordur muhtemelen.
Aniden ortadan kaybolurlar:
Mantıklı hiçbir sorun yokken, daha doğrusu sen öyle olduğunu düşünüyorken, sesi soluğu kesiliverir. Ararsın ulaşamazsın. İşin ilginç yanı, adamın nerede olduğunu ne ailesi ne de en yakın arkadaşları biliyordur... Böyle bir durumda sevgilinle ilk karşı karşıya geldiğinizde ona açıkça; nereye saklandığı ve bu ortadan yok oluşa neyin sebep olduğunu sormalısın.
Tüm hassasiyetleri kaybolur:
Bütün ortak planlarınızı iptal ettiği ve seni doğru dürüst aramadığı gibi bunlardan dolayı suçluluk duymaz. Hatta vicdan azabı çekmek bir yana seni suçlayacak bir şeyler bulur. Bu denli kayıtsız olup senin o anki hislerini hiçe saymasına şaşırmamalısın. Çok sevgili aşkın, bir başka kadına abayı yakmış! Yolu açık olsun.
Dış görünüşü ve ilgi alanları değişir: Sevgilin hayatta caz dinlemem, hatta dinleyenle de konuşmam derken bir anda tam bir cazmanyak olmuşsa biraz şüphe edebilirsin ama emin yine de olamayız. Fakaaat, buna bir de giyim tarzını değiştirmesi ve o kısacık saçlarını uzatmaya karar vermesi eklenirse, bilesin ki bu gidişe bir dur demelisin çünkü bu radikal değişimin sebebi sevgilin yeni gözdesini etkilemeye çalışıyor olmasın!
Hiçbir yere davet edilmez olursun: Sürekli katıldığı aktivitelere veya gitmekten en çok hoşlandığı ortamlara yalnız gitmeyi tercih eder. Kendisine neden davet edilmediğini sorduğundaysa, senin adına karar verip “Gelmek istemeyeceğini düşünmüştüm” der. Peki şimdi asıl soruya gelelim: Sen sevgilisi olarak ona eşlik etmiyorsan acaba kim ediyor?

Örnek bir aile çocuğu olur: Ne zaman bir program yapacak olsanız muhakkak aileden birilerinin işlerine koşturuyor olur. Ananesini hastaneye götürür, teyzesini kabul gününe yetiştirir, amca oğlunu gece otobüs terminalinden karşılamaya koşar. Adeta atom karınca gibidir. Sanki o olmasa aile ocakları sönecek gibidir. Bu durumda yapılacak fazla bir şey yok. Onu bir an önce terk et ki çocuk da yalan söylemekten kurtulsun artık yahu!
(2007)

P.S: Eyy er oğlu!!! Bu yazı sadece hemcinslerim için değil, aynı zamanda sizler için de yazılmıştır. Verdiğiniz firelerle biz kadınların gözünde ne kadar çaresiz ve komik duruma düştüğünüzü bilin istedim.

6 Haziran 2009 Cumartesi

BUGÜN NE YEMEK İSTERSİN?

Çok mu yoğun çalışıyorsun? Yemek yapmayı bilmiyor musun? Ya da yemek yapmaktan nefret mi ediyorsun? Korkma aç kalmayacaksın!!!


Fast food tarzı hazır ve kuru gıdalarla beslenmekten bıktıysan, canının çektiği yemeği sadece annenin evinde yiyebiliyorsan ya da o yemeğe hasret çekmek zorunda kalıyorsan, ‘yemek’ kelimesi bile artık senin için karabasan etkisi yaratıyorsa çözümü var!
Önce 0212 612 73 33’ten Yavuz Catering'i arıyorsun. Menünde neler olmasını istediğini bildiriyorsun. Aynı gün canın ne yemek çektiyse kapında buluyorsun. Haydi afiyet olsun!
Çalışma saatleri: 06.00_18.00
P.S: Geçenlerde bir porsiyon taze fasulye, deniz börülcesi, zeytinyağlı enginar ve koca bir tabak yaprak sarma sipariş ettim. Mis mis afiyetle yedim. Bir günde değil tabii ki, bir hafta boyunca:)

5 Haziran 2009 Cuma

DATÇA'DA YOGİK ARINMA/21-28 HAZİRAN

























Yoga düşkünü müsün? Yoksa yeni yeni mi merak sardın? Hariom Yoga Merkezi 21-28 haziran tarihleri arasında Datça'da, Surya Yoga ve Ayurveda Merkezinde yogik bir arınma programı düzenliyormuş. Surya Yoga ve Ayurveda uluslararası bir yoga ve meditasyon merkezi. Surya, 2008'de Osho Meditasyon Aktivite Merkezi ünvanını almış ve aktif meditasyon seansları düzenlemeye başlamış. Burada, Ayurvedik sağlık danışmanlığı alman, Ayurvedik masaj yaptırman, birebir yoga ve aktif meditasyon dersleri görebilirisin. İşin en heyecan verici yanı hazır Datça’ya kadar gitmişken merkeze sabah girip akşam çıkmak zorunda değilsin. Zira burası aynı zamanda kendini evindeymiş gibi rahat hissedebileceğin bir butik otel. İşte sözünü ettiğim bu arınmış mekanda ben de mutlaka bulunmalıyım dersen; 21-28 haziran tarihleri arasında yogik bir arınma programı düzenlenecek...



PROGRAMIN İÇERİĞİNİ MERAK ETTİYSEN: Program yogi tarzı yaşamı daha yakından deneylemek ve kendi yoga pratiğini daha derinleştirmek isteyenler için bulunmaz bir fırsat. Dilersen eşli yoga duruşlarını da öğrenebilirsin. Bu bağlamda sevgilin varsa ikna edip tut kolundan götür derim ben. Eşli yoga seanslarında birbirlerinize güven duymayı öğrenip kendinizi başka bir kişiye bırakma konusunda güzel bir deneyim kazanmış olacaksınız.
NEREDE: Surya Yoga, Datça


NE KADAR: 7 gün konaklama dahil yarım pansiyon 750 TL.

BU KADARI BENİ KESMEDİ DİYORSAN: www.suryaturkey.com veya www.yogahariom.com'u tıkla.


ÇIKTI... "BOSPHORUS NIGHT"/SUAT ATEŞDAĞLI


Avrupa'nın en gözde gece kulüplerinden REINA'nın DJ'lik ve müzik direktörülüğünü yapan Türkiye’nin ilk DJ ve radyocularından Suat Ateşdağlı’nın senin için seçip mix’lediği parçalardan oluşan “Bosphorus Night” bu yaz evindeyken bile kendini gece klubündeymişsin gibi hissettirecek. Garanti veriyorum! Neyse ben susayım şarkılar konuşsun…

1. Suat Ateşdağlı - Devlerin Aşkı
2. Ana Yerno - Yo Vivire (I Will Survive)
3. Yalçın Aşan Project - I Miss You (Resimdeki Gözyaşları Remix)
4. Espirito - La Vida
5. Exacta - Sweat
6. Divided Souls - Feels Like Heaven
7. Rivero & Dj Rob - 4 Ever
8. Ajda Pekkan - Aynen Öyle (Suat Ateşdağlı Remix)
9. Ziynet Sali - Herkes Evine
10. Yalçın Aşan Project - Arriba (Remix)
11. Le Pupe - Marakaibo
12. Mla & Gala - A Friend Of Jashua
13. Tarkan - Vay Anam Vay (Suat Ateşdağlı Remix)
14. Nari & Milani - Etnika
15. Suat Ateşdağlı feat. Mahsun Kırmızıgül - Aldırma Gönül

4 Haziran 2009 Perşembe

ERKEKLERİN ŞİFRELERİ ÇÖZÜLDÜ!


Eyyy erkek milleti! Biliyoruz, sizi anlamak, şifrelediğiniz kelimeleri çözmekten geçiyor. Tıpkı bir dekoder gibiyiz sayenizde. Ajan titizliğiyle yaptığımız çalışmalar sonucu şifreli yayınınızı çözmek biraz zamanımızı aldı ama başardık!
Nilüfer KARACİĞAN ŞAŞMAZ


Erkekler sırf o an o dakika kafaları rahat etsin diye biz kadınların sesini kısmak için bazı kelimeleri şifreliyorlar. Mesela maç yerine bizi tercih etmiş gibi yapıp alt zemin oluşturuyorlar, maç saati geldiğindeyse ortadan kayboluveriyorlar. Peki sorarım size: Biz bunları daha ne kadar yeriz acaba?

Erkekler size sesleniyoruz; huzurlu ve sükunet dolu günleriniz maalesef artık mazide kaldı. Bakııın, verdiğiniz şifrelerden işimizi görecek kadarını çözdük bile:)

“Bakarız.”
Mümkün değil! Ama seni kırmamak için olasılık varmış gibi konuşuyorum.

“Eve erken kaçacağım”
Akşamki maçı kaçırmamalıyım. Çocuklarla pozisyonları tartışmalı, fikir alışverişinde bulunmalıyım. Hayatta kaçıramam!

“Saçmalıyorsun, ne alakası var?”
Biraz daha konuşmaya devam edersen “İmdat” diye bağıracağım. Beni bu kadar köşeye sıkıştırmana izin veremem.

“Yoooo... “
Evet

“Hiç bir şey yapmıyorum.”

Bir sürü şeyle uğraşıyorum ama bunları sana anlatacak vaktim yok!

“Daha sonra konuşuruz.”
Yani sen arayınca…

“Olurda gecikirsem…”
Kesin gecikeceğim.

“Saçın böyle ne değişik olmuş!”
Ne yaptın kendine böyle? Korkunç olmuşsun! Biri sana bu modelin yakışmadığını söylemeli. Ama bundan sonraki huzurum için o ben olmayacağım.

“Annem bir tanedir!”
Kendine çeki düzen ver, kıymet bil.

“Ben kilo farkı göremiyorum, bana sorma.”
Aynısın işte var mı? Her buluşmamızda bana kaç kilo aldığını sormak için harcadığın enerjiyi diyet yapmak için kullansan ya!

“Balık etlisin aşkım.”
Unutma, balina da bir balıktır.

“Üşürsen ceketimi verebilirim.”
Umarım üşümezsin ve benim rahatımı kaçırmazsın. Evden çıkarken o yanında taşıdığın koca çantana bir hırka atsan eline mi yapışır?

“O kız mı? Eski grubumdan arkadaşımdı.”

İşte bir aralar flörtleşiyorduk. Sonraları bir ilişkiye dönüştüremedik, arada derede kaldı.

“Eve gidince haber verirsin.”
Benim için versen de olur vermesen de fakat, sırf seni umursamadığımı düşüneceğin için haber ver demek zorunluluğunda hissediyorum kendimi. Sonra trip atacaksın, surat asacaksın… Çekemem yahu çekemem!

“Seni sevdiğimi biliyorsun.”

Seviyoruz işte uzatma ve ultra ilgi alaka bekleme. Şu cümleyi kurup telaffuz ettiğime şükret!

“Bir arkadaşımla görüştüm. (buluştum, konuştum,karşılaştım, v.s)”
Buradaki “Bir arkadaş” kesinlikle hem cinsin olmakta! Aramızda hiç bir şey yok ama tantana etmenden korkuyorum. Mümkünse “O kim?” deme!

“Beni özledin mi?”
Seni gerçekten özledim ve bunu senden duymak istiyorum. Keşke ben sormadan söyleseydin.

“Fotoğraf mı?
Ben çekerim, sen poz ver yeter: Fotoğraf çektirmekten nefret ediyorum. Öyle ki elini çantana attığında o aleti çıkaracaksın diye karabasanlar çöküyor üzerime. Sonsuza dek seni çekerim ama ne olur sen benim fotoğrafımı çekme.

“Evlilik bana şimdilik uzak tatlım ya”
Öylesine uzak ki, konusu açılacak diye aklım çıkıyor. Sırf bu yüzden Kadıköy, Şişli, Beşiktaş, v.b evlendirme dairelerinin önünden geçmeyeyim diye yolumu uzatıyorum. Bunu şimdiye kadar fark etmemiş olmana sevindim. Bir de trafikte pat diye önümüze çıkan gelin arabaları olmasa evlilik konusu hiç açılmayacak… Buna da bir formül bulmalıyım bir an önce. Bana bu aralar “Ne düşünüyorsun aşkııım?” diye soruyorsun ya, şu gelin arabalarıyla trafikte karşılaştığımızda nasıl duman olup yok olabileceğimiz üzerinde projeler geliştiriyorum hayatım.
(2007)


P.S: Şimdilik bu kadar arkadaşlar. Çalışmalara hız kesmeden devam ediyoruz. Daha yapacak çook işimiz var!!! El birliğiyle bunun da üstesinden geliciiz.

2 Haziran 2009 Salı

ÇIKTI... "OYNA" BİLAL ÇATALÇEKİÇ


Türkmax kanalında yayınlanan Laf Ebeleri'ni biliyorsundur. Hani şu dört beş erkeğin tamamen doğaçlamaya dayalı yaptıkları komedi şovu… İşte o şovmenlerden biri var ki tam karda yürüyüp izini belli etmeyenlerden. Bilal Çatalçekiç’ten bahsediyorum. Meğer kendisi dünyaca ünlü darbuka ustası Mısır'lı Ahmet’in öğrencisiymiş!
Bilal, kısa bir süre önce “Oyna” adını veriği bir albüm yaptı. Tabii albümün adı boşuna oyna olmamış. Zira Perküsyon, klarnet, cümbüş, trompet ve trombonun hakkını % 100 veren müzik ustalarının emeklerini verdiği, dinlediğinde yerinde duramayacağın parçalar çıkmış ortaya.

P.S: Kısaca oynamak istiyorsan bu albümü almalısın:)

KATY PERRY/TRUE BLUE/9 TEMMUZ


“I Kissed A Girl”, “Hot’n Cold”, “One Of The Boys” parçalarıyla Amerika ve Avrupa müzik listelerine bombo gibi düştü. Haftalarca dünya müzik listelerinde 1 numarada kaldı. Türkiye’ye gelse de kendisini kanlı canlı bir görüp dinlesek diyorduk. Dualar gerçek oldu!!!!

Katy Perry Dünya Turnesi “The Hello Katy Tour” kapsamında İstanbul’da...


ANIMSAYALIM: 24 yaşında olmasına rağmen dünyaca ünlenen Katy’nin şansı 2008’de Madonna’nın Ryan Seacrest’e genç sanatçının “Ur So Gay” (metroseksüel eski sevgiliye gönderilen arsız bir hoşçakal parçası) parçasını ne kadar beğendiğini söylemesiyle döndü. Çıkış singel’ı ile 7 hafta boyunca Billboard Top 100’de 1 numarada kalmasının ardından Katy hızını kesmedi ve “I Kissed A Girl”ü piyasaya çıkardı. Klibi MTV Video Müzik ödüllerinde “En İyi Yeni Sanatçı” dahil olmak üzere 5 farklı dalda ödüle aday gösterildi. Katy’nin müzik listelerinde ikinci defa bir numara olan “Hot N Cold” parçası piyasaya çıktıktan sonra 3 milyonu aşkın dijital satış yaptı.


P.S: Bu konser kaçmaz!