
Eyyy erkek milleti! Biliyoruz, sizi anlamak, şifrelediğiniz kelimeleri çözmekten geçiyor. Tıpkı bir dekoder gibiyiz sayenizde. Ajan titizliğiyle yaptığımız çalışmalar sonucu şifreli yayınınızı çözmek biraz zamanımızı aldı ama başardık!
Nilüfer KARACİĞAN ŞAŞMAZ
Erkekler sırf o an o dakika kafaları rahat etsin diye biz kadınların sesini kısmak için bazı kelimeleri şifreliyorlar. Mesela maç yerine bizi tercih etmiş gibi yapıp alt zemin oluşturuyorlar, maç saati geldiğindeyse ortadan kayboluveriyorlar. Peki sorarım size: Biz bunları daha ne kadar yeriz acaba?
Nilüfer KARACİĞAN ŞAŞMAZ
Erkekler sırf o an o dakika kafaları rahat etsin diye biz kadınların sesini kısmak için bazı kelimeleri şifreliyorlar. Mesela maç yerine bizi tercih etmiş gibi yapıp alt zemin oluşturuyorlar, maç saati geldiğindeyse ortadan kayboluveriyorlar. Peki sorarım size: Biz bunları daha ne kadar yeriz acaba?
Erkekler size sesleniyoruz; huzurlu ve sükunet dolu günleriniz maalesef artık mazide kaldı. Bakııın, verdiğiniz şifrelerden işimizi görecek kadarını çözdük bile:)
“Bakarız.”
Mümkün değil! Ama seni kırmamak için olasılık varmış gibi konuşuyorum.
“Eve erken kaçacağım”
Akşamki maçı kaçırmamalıyım. Çocuklarla pozisyonları tartışmalı, fikir alışverişinde bulunmalıyım. Hayatta kaçıramam!
“Saçmalıyorsun, ne alakası var?”
Biraz daha konuşmaya devam edersen “İmdat” diye bağıracağım. Beni bu kadar köşeye sıkıştırmana izin veremem.
“Yoooo... “
Evet
“Hiç bir şey yapmıyorum.”
Bir sürü şeyle uğraşıyorum ama bunları sana anlatacak vaktim yok!
“Daha sonra konuşuruz.”
Yani sen arayınca…
“Olurda gecikirsem…”
Kesin gecikeceğim.
“Saçın böyle ne değişik olmuş!”
Ne yaptın kendine böyle? Korkunç olmuşsun! Biri sana bu modelin yakışmadığını söylemeli. Ama bundan sonraki huzurum için o ben olmayacağım.
“Annem bir tanedir!”
Kendine çeki düzen ver, kıymet bil.
“Ben kilo farkı göremiyorum, bana sorma.”
Aynısın işte var mı? Her buluşmamızda bana kaç kilo aldığını sormak için harcadığın enerjiyi diyet yapmak için kullansan ya!
“Balık etlisin aşkım.”
Unutma, balina da bir balıktır.
“Üşürsen ceketimi verebilirim.”
Umarım üşümezsin ve benim rahatımı kaçırmazsın. Evden çıkarken o yanında taşıdığın koca çantana bir hırka atsan eline mi yapışır?
“O kız mı? Eski grubumdan arkadaşımdı.”
İşte bir aralar flörtleşiyorduk. Sonraları bir ilişkiye dönüştüremedik, arada derede kaldı.
“Eve gidince haber verirsin.”
Benim için versen de olur vermesen de fakat, sırf seni umursamadığımı düşüneceğin için haber ver demek zorunluluğunda hissediyorum kendimi. Sonra trip atacaksın, surat asacaksın… Çekemem yahu çekemem!
“Seni sevdiğimi biliyorsun.”
Seviyoruz işte uzatma ve ultra ilgi alaka bekleme. Şu cümleyi kurup telaffuz ettiğime şükret!
“Bir arkadaşımla görüştüm. (buluştum, konuştum,karşılaştım, v.s)”
Buradaki “Bir arkadaş” kesinlikle hem cinsin olmakta! Aramızda hiç bir şey yok ama tantana etmenden korkuyorum. Mümkünse “O kim?” deme!
“Beni özledin mi?”
Seni gerçekten özledim ve bunu senden duymak istiyorum. Keşke ben sormadan söyleseydin.
“Fotoğraf mı?
Ben çekerim, sen poz ver yeter: Fotoğraf çektirmekten nefret ediyorum. Öyle ki elini çantana attığında o aleti çıkaracaksın diye karabasanlar çöküyor üzerime. Sonsuza dek seni çekerim ama ne olur sen benim fotoğrafımı çekme.
“Evlilik bana şimdilik uzak tatlım ya”
Öylesine uzak ki, konusu açılacak diye aklım çıkıyor. Sırf bu yüzden Kadıköy, Şişli, Beşiktaş, v.b evlendirme dairelerinin önünden geçmeyeyim diye yolumu uzatıyorum. Bunu şimdiye kadar fark etmemiş olmana sevindim. Bir de trafikte pat diye önümüze çıkan gelin arabaları olmasa evlilik konusu hiç açılmayacak… Buna da bir formül bulmalıyım bir an önce. Bana bu aralar “Ne düşünüyorsun aşkııım?” diye soruyorsun ya, şu gelin arabalarıyla trafikte karşılaştığımızda nasıl duman olup yok olabileceğimiz üzerinde projeler geliştiriyorum hayatım.
“Bakarız.”
Mümkün değil! Ama seni kırmamak için olasılık varmış gibi konuşuyorum.
“Eve erken kaçacağım”
Akşamki maçı kaçırmamalıyım. Çocuklarla pozisyonları tartışmalı, fikir alışverişinde bulunmalıyım. Hayatta kaçıramam!
“Saçmalıyorsun, ne alakası var?”
Biraz daha konuşmaya devam edersen “İmdat” diye bağıracağım. Beni bu kadar köşeye sıkıştırmana izin veremem.
“Yoooo... “
Evet
“Hiç bir şey yapmıyorum.”
Bir sürü şeyle uğraşıyorum ama bunları sana anlatacak vaktim yok!
“Daha sonra konuşuruz.”
Yani sen arayınca…
“Olurda gecikirsem…”
Kesin gecikeceğim.
“Saçın böyle ne değişik olmuş!”
Ne yaptın kendine böyle? Korkunç olmuşsun! Biri sana bu modelin yakışmadığını söylemeli. Ama bundan sonraki huzurum için o ben olmayacağım.
“Annem bir tanedir!”
Kendine çeki düzen ver, kıymet bil.
“Ben kilo farkı göremiyorum, bana sorma.”
Aynısın işte var mı? Her buluşmamızda bana kaç kilo aldığını sormak için harcadığın enerjiyi diyet yapmak için kullansan ya!
“Balık etlisin aşkım.”
Unutma, balina da bir balıktır.
“Üşürsen ceketimi verebilirim.”
Umarım üşümezsin ve benim rahatımı kaçırmazsın. Evden çıkarken o yanında taşıdığın koca çantana bir hırka atsan eline mi yapışır?
“O kız mı? Eski grubumdan arkadaşımdı.”
İşte bir aralar flörtleşiyorduk. Sonraları bir ilişkiye dönüştüremedik, arada derede kaldı.
“Eve gidince haber verirsin.”
Benim için versen de olur vermesen de fakat, sırf seni umursamadığımı düşüneceğin için haber ver demek zorunluluğunda hissediyorum kendimi. Sonra trip atacaksın, surat asacaksın… Çekemem yahu çekemem!
“Seni sevdiğimi biliyorsun.”
Seviyoruz işte uzatma ve ultra ilgi alaka bekleme. Şu cümleyi kurup telaffuz ettiğime şükret!
“Bir arkadaşımla görüştüm. (buluştum, konuştum,karşılaştım, v.s)”
Buradaki “Bir arkadaş” kesinlikle hem cinsin olmakta! Aramızda hiç bir şey yok ama tantana etmenden korkuyorum. Mümkünse “O kim?” deme!
“Beni özledin mi?”
Seni gerçekten özledim ve bunu senden duymak istiyorum. Keşke ben sormadan söyleseydin.
“Fotoğraf mı?
Ben çekerim, sen poz ver yeter: Fotoğraf çektirmekten nefret ediyorum. Öyle ki elini çantana attığında o aleti çıkaracaksın diye karabasanlar çöküyor üzerime. Sonsuza dek seni çekerim ama ne olur sen benim fotoğrafımı çekme.
“Evlilik bana şimdilik uzak tatlım ya”
Öylesine uzak ki, konusu açılacak diye aklım çıkıyor. Sırf bu yüzden Kadıköy, Şişli, Beşiktaş, v.b evlendirme dairelerinin önünden geçmeyeyim diye yolumu uzatıyorum. Bunu şimdiye kadar fark etmemiş olmana sevindim. Bir de trafikte pat diye önümüze çıkan gelin arabaları olmasa evlilik konusu hiç açılmayacak… Buna da bir formül bulmalıyım bir an önce. Bana bu aralar “Ne düşünüyorsun aşkııım?” diye soruyorsun ya, şu gelin arabalarıyla trafikte karşılaştığımızda nasıl duman olup yok olabileceğimiz üzerinde projeler geliştiriyorum hayatım.
(2007)
P.S: Şimdilik bu kadar arkadaşlar. Çalışmalara hız kesmeden devam ediyoruz. Daha yapacak çook işimiz var!!! El birliğiyle bunun da üstesinden geliciiz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder