Kimileri için Amerika’yı yeniden keşfetmiş olabilirim ama kendi adıma bir şey keşfettim: Mutlu olmanın ve hayattan zevk almanın yolu, insanın sevdiği işi yapmasından geçiyormuş meğer.
Nilüfer KARACİĞAN ŞAŞMAZ
Özellikle insanlarla birebir iletişim içerisinde olan mesleklerin mensubu olan kişilerin işlerini severek yapmalarının çok önemli olduğunu düşünüyorum. Doktorlar, mağaza satış temsilcileri, şoförler, bankacılar, kasiyerler… Onlar sadece para kazanmak için mesai yapmıyorlar, aynı zamanda etkileşim içersinde oldukları insanların psikolojik durumlarını da etkiliyorlar. Örnek verdiğim mesleklerin eğitimleri arasında büyük uçurumlar var. Ama burada asıl önemli olan insan olmak. Karşılıklı yapılan mutlu bir alışveriş dünyanın dengesini kuruyor. Mutluluk bulaşıcıdır çünkü. Biri seni mutlu ederse sende bir başkasını mutlu etmek istersin.
BIKKIN PERSONELLER
Devlet dairelerinde bir işim olduğunda daima işlem yaptıracağım memurun karşısında gerilmişimdir. Hep bana mı rast geliyor bilmiyorum ama onlara nereye imza atılacağını, kaç vesikalık fotoğraf gerektiğini, işlem yapılan kağıdı daha sonra hangi birime götüreceğimi sormaktan çekinirdim. Çünkü karşımda mesaisi boyunca sürekli aynı sorulara maruz kalan bıkkın ve asabi memurlar vardır. Malumunuz, bürokrasi işlemlerimiz oldukça karışık olduğundan bazen anlayamadığım bir şey de olabiliyor. Bu gibi durumlarda azar işitmemek için pısık bir ses tonuyla karşımdakinin neler yapmam gerektiğini bir kerecik daha tekrar etmesini rica ederim. O anda dışarıdan kendime baksam kendimi tanıyamayacağımdan eminim. Yine de onlara hak vermeden edemiyordum. Birileri gelip bana da gün boyunca ayı soruları sorsa herhalde ben de cinnet geçiririm diye düşünüyordum. Ama zamanla olaya bu açıdan bakamamaya ve o memurlara hak verememeye başladım. Eğer ben aynı işi yapıyor olsaydım ve gün içinde birbirinin aynı olan sorulara maruz kalsaydım hizmet ettiğim insanlara asabi tavırlar sergilemezdim. Çünkü o sorulara cevap vermek de benim işimin bir parçası diye düşünürdüm. Şimdi karşıma aynı tarzda hayatından bezmiş biri çıktığında eskiden olduğu gibi sinmek yerine “Sevmiyorsanız bu işi yapmayın ama bana bu şekilde davranmaya hakkınız yok” diyorum. Maalesef pek bir anlam veremiyorlar bu sözlerime ve donup kalıyorlar. Umarım zamanla kafasına dank edenler oluyordur. Bir kişi bile sayemde hayattan zevk alsa kardır diye düşünüyorum.
KAÇINILMAZ OLANDAN ZEVK ALMAYA BAK:)
Özellikle şu sıralar iş sahibi olmak para kazanmak çok çok zor. Ortada pek bir seçenek de yok. O yüzden lütfen bu fikirlerim şımarıklık olarak algılanmasın. Güç bela bulduğu işte çaresizlikten çalışmak zorunda olanlar da işlerinden zevk almaya bakabilirler. Düşünsenize her gün lanet ederek iş başı yapmak, muhatap olduğu herkesle gerilim yaşamak… En başta kişinin kendisine yazık değil mi? Hayat o kadar kısa ki, günler su gibi akıp geçerken neden ortalama sekiz saatini kendini harap ederek geçiresin?
BAKKALIMI SEVİYORUM!
Birkaç yıl önce taşındığım şimdiki mahallemdeki bakkal bana çok şey öğretti. Bir insan sabahın yedisinde, gecenin on ikisinde, krizden önce, krizden sonra hep aynı pozitif enerjiyi nasıl barındırabilir içinde? İtiraf ediyorum; bazen canım sıkkınken bir şeyler almak için ona uğradığımda, mutluluğu sinirlerime dokunuyordu. Kimilerinin onu mahallenin delisi olarak addettiğine şahit oldum. Sonunda anladım ki asıl deli olan bizleriz. İşini gerçekten severek yapan bir mahalle bakkalını anlayamamışız hiçbirimiz. Demek ki hiçbirimiz işimizi severek yapmamışız. Onun bakkalı terapi gibi geliyor bana. Mutluluğu, enerjisi bana da bulaşıyor. Bende mutluğumu bir başkasına bulaştırıyorum. O bir başkası da başkasına… Çünkü mutluluk da tıpkı esnemek gibi bulaşıcı.
P.S: Para kazanmak için sevdiğiniz işi seçin. Seçme şansınız yoksa işinizi sevmeye çalışın.
Nilüfer KARACİĞAN ŞAŞMAZ
Özellikle insanlarla birebir iletişim içerisinde olan mesleklerin mensubu olan kişilerin işlerini severek yapmalarının çok önemli olduğunu düşünüyorum. Doktorlar, mağaza satış temsilcileri, şoförler, bankacılar, kasiyerler… Onlar sadece para kazanmak için mesai yapmıyorlar, aynı zamanda etkileşim içersinde oldukları insanların psikolojik durumlarını da etkiliyorlar. Örnek verdiğim mesleklerin eğitimleri arasında büyük uçurumlar var. Ama burada asıl önemli olan insan olmak. Karşılıklı yapılan mutlu bir alışveriş dünyanın dengesini kuruyor. Mutluluk bulaşıcıdır çünkü. Biri seni mutlu ederse sende bir başkasını mutlu etmek istersin.
BIKKIN PERSONELLER
Devlet dairelerinde bir işim olduğunda daima işlem yaptıracağım memurun karşısında gerilmişimdir. Hep bana mı rast geliyor bilmiyorum ama onlara nereye imza atılacağını, kaç vesikalık fotoğraf gerektiğini, işlem yapılan kağıdı daha sonra hangi birime götüreceğimi sormaktan çekinirdim. Çünkü karşımda mesaisi boyunca sürekli aynı sorulara maruz kalan bıkkın ve asabi memurlar vardır. Malumunuz, bürokrasi işlemlerimiz oldukça karışık olduğundan bazen anlayamadığım bir şey de olabiliyor. Bu gibi durumlarda azar işitmemek için pısık bir ses tonuyla karşımdakinin neler yapmam gerektiğini bir kerecik daha tekrar etmesini rica ederim. O anda dışarıdan kendime baksam kendimi tanıyamayacağımdan eminim. Yine de onlara hak vermeden edemiyordum. Birileri gelip bana da gün boyunca ayı soruları sorsa herhalde ben de cinnet geçiririm diye düşünüyordum. Ama zamanla olaya bu açıdan bakamamaya ve o memurlara hak verememeye başladım. Eğer ben aynı işi yapıyor olsaydım ve gün içinde birbirinin aynı olan sorulara maruz kalsaydım hizmet ettiğim insanlara asabi tavırlar sergilemezdim. Çünkü o sorulara cevap vermek de benim işimin bir parçası diye düşünürdüm. Şimdi karşıma aynı tarzda hayatından bezmiş biri çıktığında eskiden olduğu gibi sinmek yerine “Sevmiyorsanız bu işi yapmayın ama bana bu şekilde davranmaya hakkınız yok” diyorum. Maalesef pek bir anlam veremiyorlar bu sözlerime ve donup kalıyorlar. Umarım zamanla kafasına dank edenler oluyordur. Bir kişi bile sayemde hayattan zevk alsa kardır diye düşünüyorum.
KAÇINILMAZ OLANDAN ZEVK ALMAYA BAK:)
Özellikle şu sıralar iş sahibi olmak para kazanmak çok çok zor. Ortada pek bir seçenek de yok. O yüzden lütfen bu fikirlerim şımarıklık olarak algılanmasın. Güç bela bulduğu işte çaresizlikten çalışmak zorunda olanlar da işlerinden zevk almaya bakabilirler. Düşünsenize her gün lanet ederek iş başı yapmak, muhatap olduğu herkesle gerilim yaşamak… En başta kişinin kendisine yazık değil mi? Hayat o kadar kısa ki, günler su gibi akıp geçerken neden ortalama sekiz saatini kendini harap ederek geçiresin?
BAKKALIMI SEVİYORUM!
Birkaç yıl önce taşındığım şimdiki mahallemdeki bakkal bana çok şey öğretti. Bir insan sabahın yedisinde, gecenin on ikisinde, krizden önce, krizden sonra hep aynı pozitif enerjiyi nasıl barındırabilir içinde? İtiraf ediyorum; bazen canım sıkkınken bir şeyler almak için ona uğradığımda, mutluluğu sinirlerime dokunuyordu. Kimilerinin onu mahallenin delisi olarak addettiğine şahit oldum. Sonunda anladım ki asıl deli olan bizleriz. İşini gerçekten severek yapan bir mahalle bakkalını anlayamamışız hiçbirimiz. Demek ki hiçbirimiz işimizi severek yapmamışız. Onun bakkalı terapi gibi geliyor bana. Mutluluğu, enerjisi bana da bulaşıyor. Bende mutluğumu bir başkasına bulaştırıyorum. O bir başkası da başkasına… Çünkü mutluluk da tıpkı esnemek gibi bulaşıcı.
P.S: Para kazanmak için sevdiğiniz işi seçin. Seçme şansınız yoksa işinizi sevmeye çalışın.