Dünyanın en önemli üç derbisinden biri olarak addedilen Fenerbahçe Galatasaray derbisini izledim bugün. Yeni doğmuş bir bebek gibi umutla izledim hem de. Bir Galatasaraylı olarak inanarak tüm iyi niyetimle. Lakin sadece bir tek taraftarın pozitif düşüncesinin hiçbir olumlu gelişmeye yaramadığını anladım... Her iki taraftarın da bulunduğu bir mekanda, eşit şartlar altında başlayan bir maç var ortada. Ancak ne yazık ki, çevremdeki tüm Galatasaraylılar ya yenilmekten ya da en iyi ihtimalle berabere kalmaktan söz ediyorlar. Kimseciklerin kazanmaktan bahsetmek aklına gelmiyor… Neymiş 1999 yılından bu yana Fenerbahçe kendi evinde Galatasaray’a yenilmemişmiş! Neymiş; Galatasaray isterse dünya şampiyonu olsaymış yine de Fenerbahçe’yi deplasmanda yenemezmiş!
Hani şu son yılların “Secret” diye adlandırdığımız meşhur olumlu düşünme sistemi var ya; bu bizim ülkede; aşk, iş, sağlık gibi pek çok yaşam alanında umulmadık bir şekilde yayıldı da bir futbol alanında yayılamadı nedense. Tez konusu olacak kadar saçma bir durum var ortada aslında. Psikologlar, psikiyatrlar farkında değil mi bu komik durumun Allah aşkına? Emin olun bugün ki 3-1’lik skorun sebebi tamamen düşünce gücüdür arkadaşlar. Galatasaray attığı golden sonra, yenileceğinden emin olduğu rakibi Fenerbahçe’yi ürkütmeyi, köşeye sıkıştırmayı başarmıştı. Çok rahat ardı ardına birkaç gol daha atıp maçı almayı başarabilirdi. (Çevremdeki Fenerli izleyicilerin huzursuzluklarına bizzat şahit oldum, biricik sevgilim de dahil buna...) Ama maalesef Galatasaraylı taraftarlar; oyuncular, teknik ekip galibiyetin imkansızlığına o kadar çok inanıyorlardı ve kendilerine galibiyeti o kadar çok yakıştıramıyorlardı ki, takım oyuncularından biri, anında yapmaması gereken bir hareket ifşa ederek kırmızı kart gördü ve takımının 10 kişi kalmasına sebep olarak işlerin zorlaşmasına sebebiyet verdi. Sonra zaten olmayan moraller iyice dibe düştü, Fenerlilerin anlık kaybettikleri güvenleri yeniden yerine geldi ve olanlar oldu.
Sonunda herkesin beklediği skor tabloda belirdi. Fenerbahçe Galatasaray’a karşı yıllardır süregelen alışılmış başarısını elde etti. Maç sonunda her iki taraftarın ağzından dökülen yorumlar ise yine aynıydı. Özellikle de Galatasaraylılarınkiler; “Yenilmek Galatasaray’ın kaderi”, “Nerede ne başarı alırsak alalım, Fenerbahçe’yi deplasmanda yenemiyoruz”… Biricik takımım ne kadar çalışmış, ne kadar başarılı pozisyonlar yakalamış olursa olsun, çevre faktörünün etkisiyle daha baştan yenilmeye odaklanmış bir şekilde başlıyor oynamaya. Netice itibariyle de, bu muhteşem negatif sinerjinin de etkisiyle maçın skoru beklenen malubiyetle sonuçlanıyor. Düşünün, bu sinerji öylesine kalıplaşmış ki, sınav sorusu olmuş. Tirajı komik bir KPSS sınav sorusunu aynen aktarıyorum:
Galatasaraylı futbolcuların Fenerbahçe maçından önce, daha önceki maçlarda aldıkları sonuçlar akıllarına gelmekte (6-0, 4-0, 3-2, 4-3) ve Galatasaraylı futbolcular “Ne yaparsak yapalım yine kazanamayacağız” diyerek daha az çalışmakta ve başarısız olmaktadırlar.
Bu durum öğrenme teorilerindeki hangi kavrama örnektir?
a) Habercilik
b) Kendini gerçekleştiren kehanet
c) Öğrenilmiş çaresizlik
d) Sistematik duyarsızlaştırma
P.S: Doğru cevap; C şıkkı! Bir sonraki derbi maçına kadar tüm Galatasaraylı oyuncuların saha içi antrenmanlarına ek olarak terapiye başlamalarını ve yılların kalıplaşmış “deplasmanda Fenerbahçe’ye yenilme” fobilerinden geç kalmadan kurtarılmalarını şiddetle arz ediyorum.