21 Mart 2012 Çarşamba


FETİH 1453 NEDEN O KIZ?



Neredeyse bir buçuk yıl önce öğrendim Fetih’in çekileceğini. Avatar fırtınasından hemen sonra… Greenbox’da çekim yapılacak diye duydum. Nasıl heyecanlandım anlatamam. Sonunda bizim de Oscar’lara kafa tutacak bir filmimiz olacaktı. Konu sağlam, teknik sağlam, oluru var yani. Zaman aktı geçti, film vizyona girdi. Hani insan çok yorgun olduğunda yatağa yatınca zevkten uyuyamaz ya, ben de filme gitmeyi sürekli erteledim durdum. O heves hiç bitmesin istedim. Sonunda geçtiğimiz hafta heyecan içinde biletimi aldım mutlu mutlu koltuğuma kuruldum ve Fetih 1453’ü izledim…

FATİH’İN TRANSPARAN GÖMLEĞİ İKAZ NİTELİĞİNDEYMİŞ DE BİZ ANLAYAMAMIŞIZ

Fatih Ulubatlı Hasan’la avluda dövüşüyor. Haberciler Fatih’ e babasının öldüğü haberini getiriyorlar. Fatih’in üzerinde şovalyelerin giydiği türden bol kollu, boyun bölgesi büzgülü beyaz bir gömlek. Talime ara veriyor ve kendisine verilen mektubu okumaya başlıyor. Bu sırada mektuba yakın plan giriliyor. Gel gelelim ben mektuba değil, Fatih’in sözde terden üzerine yapışmış transparan beyaz gömleğinin ardından görünen Adanalı kebap ustalarını andıran kara kıllarından gözlerimi alamıyorum. Aman allahım o ne mide bulandırıcı bir görüntüdür. Böğğğh! Hala aklıma geldikçe safra salgılıyorum… Aslında bu kare filmin akıbeti hakkında çok şey ifade ediyormuş da ben iyi niyetimden kendimi kandırmışım meğer.

NEDEN O KIZ?

Fatih’in estetikli kıkırdak manyağı burnuna zamanla alışsam da Hasan’ın sevgilisini oynayan Era’ya gözüm asla alışamadı. Oyunculuk facia, diksiyon facia, kafadaki peruk facia... İlla ki bir aşk katalım senaryoya diye sokuşturulan Hasan Era aşkı insanın aşktan soğutacak türden yıpratıcı. Yaşlı ve huysuz kadınlar gibi yüksek sesle her Era’lı sahnede “Neden bu kız?” diye söylenmekten kendimi alamadım. Düşünyorum da ne çok söylendim be ya. İzleyicinin sabrına sağlık, hiçbir uyarı almadan tamamladım seansı.

GREENBOX BİZDE OLMUŞ TOYBOX

Greenbox teknolojisini nasıl katlettiğimizi uzun uzun anlatacak değilim. Şu kadarını söyleyim, TRT Çocuk kanalında üç kızın kuklalarla konuştukları benim çekebileceğim tarzda basit bir program var, yemin ediyorum o bile daha profesyonel kalır Fetih’in yanında.

PATATES BASKI GİBİ CAST SEÇİMİ

Cast seçimini kim yaptıysa kimsenin fikrini almadığı kesin. Burnunun dikine giden, kararlı, ne istediğini bilen biri kendisi. Kişilik analizini yapabilirim yani o derece tek tip seçimler yapmış kendisi. Tüm erkek ve kadınlar aynı kalıptan çıkmış gibi. Saniyelik görünen figüranlar da ana karakterleri oynayanlar da hep aynı tip. Patates baskı gibiler. Öyle ki Hasan’ın Guistiniani ile dövüştüğü sahnede bir ara kim dostumuz kim düşmanımız karıştırdım. Bari saç kesimleri farklı olsaymış.

ÖBÜR KIZ NEDEN SÜSLENİYOR?

Fatih’in neden bir türlü halvete girmediğini de çözebilmiş değilim bu arada. Karısı mütemadiyen elinde aynası, cariyelerince hazırlık faslında çıkıyor karşımıza. Gel gelelim halvet faslı asla gözükmüyor. E o zaman insan diyor tabii, bu kadın deli mi, neye ve kime süsleniyor bu kadar diye…

ARTİST GİBİ SESSİZ BİR FİLM OLSA DAHA İYİYMİŞ

Filmin repliklerini ne siz sorun ne ben söyleyeyim. Aman diyeyim. Gül gül karın kası çalıştırdım. Bizanslıların Macarlar’dan yardım istedikten sonra son durumlarını gözden geçirdikleri bölümde sözde Bizans’lı amcamın “Bu Macarlar da nerede kaldı yahu?” sorusu duygularımı anlamanız açısından tarafımdan verilmiş bir örnektir.

ALKIŞLIYORUM

Filmin tek ilgimi çeken kısmı Akşemseddin’in Eyüp Sultan’ı rüyasında gördüğü sahneyi aksattığı bölümdü. Tarihi değeri olan ve bilgilendirici bir tarafı vardı en azından.

Kostüm konusu da koltuklarımı kabarttı bu arada. Muhteşem Yüzyıl’ın koltuk ve perde kumaşından imal edilen saraylı kostümlerinden sonra içimi açtı. Bu film eğer bir ödül alacaksa o da kostüm dalına gider. Demedi demeyin! Adını ezberlediğim Canan Göknil’i kutluyorum.

OSMANLI FURYASI SON GAZ DEVAM

Bir ara Atatürk filmlerine takmıştık kafayı. Hiç biri diğerinden iyi değildi maalesef. Şimdi Osman’lı furyasını katletmeye geldi sıra. Dizisiydi, filmiydi sağlam bir iş çıkaramadan bunun da kökünü kurutacağız diye korkuyorum.

OSCAR’DAN KÖŞE BUCAK KAÇMALIYIZ

Neyse efendim, özetle Fetih 1453 özensiz, aceleye getirilmiş bir film olarak arşivlerde yerini alacak diye düşünürkeeen, yapımcıların filmin Oscar’lık olduğu konusunda ısrarcı olduklarını duydum. İzlemeden önce evet, ben de öyle düşünüyordum ama sonrasında filmin Türkiye sınırları dışına çıkmaması için dua edecek hale geldim. Ama yook, yapımcılar ısrarlılarmış. Hatta filmi Hollywood’a götürmek yerine Hollywood’u buraya getirelim demişler. Ünlüleri, yapımcıları, yönetmenleri toplayıp toplayıp Türkiye’de gösterim yapacaklarmış. Valla çok utanıyorum onların namına. Yorganın altına girip oradan çıkmamak istiyorum.

P.S: Bu yazdıklarım filmi aşağılamak ya da kötülemek maksatlı değil. Gerçekten ama gerçekten üzüldüğüm için. Yüz de yüz Türk mahsulu olmasını tercih etsem de keşke kendimiz yapacağız diye kasmayıp Mel Gibson’a falan havale etselermiş. Yazık olmuş Fatih’e de Fetih’e de…

1 yorum:

  1. Bakış açısı kesinlikle muhteşem gören gözün son derece haklı. Akşemsettin hocamın es geçilmesi beni de çok üzdü oyunculuğunuda beğenmedim açıkcası pasif kalmış bence.Fatihin kıllarına hiç takılmadım bende ulubatlıya takıldım ençok keşke tanımadığım biri olsaydı fatih gibi ulubatlıyı gördükçe iffetle olan sahne aklıma geldi geldi gitmedi. Ekleyim dedim .. Eline sağlık Takipçinim.

    YanıtlaSil