19 Nisan 2010 Pazartesi

AH ŞU ÇILGIN TÜRKLER


Biz Türkler asil bir soya sahibiz. Köklerimiz çok kuvvetli. Zamanın asırlar boyunca dünyaya meydan okuduğu dağ gibi taş gibi Osmanlısının çocuklarıyız. Konum olarak fevkalade bir coğrafyaya sahibiz. Öyle ki başka ülkeleri kıskandıracak derecede stratejik bir konumumuz var. Peki eksiğimiz ne? Farklı diller konuşan yabancı ülkelerden ne farkımız var? Çok iyi yaptığımız, bir best of hünerimiz neden olamıyor?

DANS ETMEK UTANILACAK BİRŞEY DEĞİL

Geçenlerde “So You Think You Can Dance” adlı dans yarışmasını izliyorum. Bizdeki versiyonu “Benimle Dans Eder Misin?”. Onu da izliyordum denk geldikçe zaman zaman. Aradaki fark ucu bucağı olmayan bir uçurum gibi. Amerika’nın yarışmacıları, amatör sokak dansçıları, bizim yarışmadaki dansı çok iyi bildiğini sanan, dansın eğitimini verdiğini sanan, aynı zamanda yarışmanın jürisinde de yer alanlardan daha iyi performans gösteriyor. Bizdekiler kütük gibi, eğilemiyor, kıvrılamıyor… Bizim kültürümüzde göbek dansı denen bir şey var yahu. En eski dansımız bizim, yani özümüzde var. Kıvraklık genlerimizde vardır en azından diye düşünüyor insan ama o da yok. Brezilya nüfusunun neredeyse tamamı ne kadar samba yapmayı becerebiliyorsa biz de o kadar göbek dansı becerilemiyor. Neden? Çünkü biz dans etmekten utanan bir toplumuz. Gittiğimiz bir gece klubünde çok eğlenerek oynamayı basit ve sıradan bir hareket gibi görüyoruz. Dans bu ya, utanılacak, dalga geçilecek nesi var?

ACABA ŞARKI SÖYLEYEBİLİYOR MUYUZ?

Bizdeki versiyonu “Akademi Türkiye” olan “Amercan Idol” şarkı yarışmasını izlemenizi öneririm. Adamların sesleri yıkılıyor. Bizde olsa beşinci albümü yapılacak seviyedeki yarışmacı, orada kendisine yol gösterecek jüriyi can kulağıyla dinliyor. Kendinden ne kadar emin olursa olsun yapılan ağır eleştirilere istinaden ağzını açıp kendini savunmuyor. Sadece söyleneni yapıyor, kendisine gösterilen yolu izliyor. “Akademi Türkiye”de gerçekten güçlü sesler vardı ama tavırlar yanlıştı. Yarışmayı mağdur olan kazansın derdi vardı, sonsuz bir reyting kaygısı vardı… Sonuçta bunda da bir başarıya imza atılamadı…

SON UMUDUM FUTBOLDU, ARTIK HİÇ UMUDUM KALMADI

Peki, millet olarak en iddialı olduğumuz konu nedir? Futbol diyelim. Öyle ki yurt dışından Türkiye’ye gelenler daha ilk gelişleri bile olsa futbolun bizim için ne kadar önemli bir konu olduğunun farkına vararak dönerler ülkelerine. E, ne yaptık biz şimdiye kadar futbol adına. Galatasaray’ın yıllar yıllar önce aldığı UEFA kupasından başka ne yaptık? Tarih oldu artık o, bizden başka herkes unuttu. Geçtiğimiz günlerde dünyanın en önemli derbilerinden biri olan; Real Madrid-Barcelona karşılaşmasını izledim. Meğer bizimkilerin oynadığı futbol değilmiş. İçim biraz daha karardı. Gelecekten ve ileride imza atacağımız olası başarılardan yana hiç ümidim kalmadı. Fenerbahçe Galatasaray karşılaşmaları da dünyanın sayılı derbileri arasında yer alıyor. Bu vasat performanslarıyla nasıl dünya sıralamasına girebiliyorlar bilmiyorum. Real Madrid-Barcelona maçında gördük Xavi’yi Messi’yi, Pedro’yu… Bu kadar yıldız futbolcunun nasıl “Ben kral değilim, sadece takımımın bir parçasıyım” der gibi paslaşarak, gerçek bir takım oyunu oynadıklarına şahit olduk. Ha bu arada , bir Galatasaraylı olarak Arda Turan’ın Messi’yle karşılaştırılmasını yılın en büyük geyiği olarak değerlendiriyorum.

TAKİTLERİNDEN SAKININ

Millet olarak hangi alanda dünya çapında başı çekebileceğimizi bilemiyorum. Belki biraz özgün olarak, biraz daha cesur olmaya gayret ederek başlayabiliriz işe. Hala dizilerimiz, filmlerimiz yabancı versiyonlarından aşırılıyor. Video kliplerimiz, albüm kapaklarımız, albüm kartonetlerimiz, moda çekimlerimiz hep aşırma hep araklama. Özellikle popülaritesi olan isimlerin halk tarafından örnek alınabileceklerini göz önünde bulundurarak biraz daha titiz olmaları gerekiyor. Mesela; Hande Yener Lady Gaga’dan, Demet Akalın Kylie Minogue’dan, Ebru Gündeş Jennifer Lopez’den, Mustafa Sarıgül Obama’dan esinlenmesin artık.

P.S: Lütfen taklit etmeyiniz edenleri uyarınız:)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder