Evet, bu bir Sevgililer Günü yazısıdır. Ve hayır, bu yazıyı okurken sevgilinize güzel jestler yapmak için feyiz alacağınız herhangi bir ibareye rastlamayacaksınız. Bu bir anti Sevgililer Günü yazısıdır. Sevgililer Günü’nden de, şubatın 14’ünden de hiç haz etmeyen birinin yazısı.
Sanılanın aksine bugüne özel kötü bir anım yok. Yani daha önce şubatın 14’ün de terk edilmedim, aldatıldığımı o gün öğrenmedim ya da o sırada birlikte olduğum kişi tarafından kale alınmamış değilim. Bilinç altımın derinliklerinde travmatik bir durum yok anlayacağınız. Sadece bu günü gereksiz buluyorum hepsi bu.
Vakti zamanında ilk heves ben de çok değer verdim bu güne. Çok kıymetini bilmişliğim vardır. Üzerinde günlerce düşünülmüş hediyeler, beklenmeyecek jestler yapmışlığım vardır. Hatta yaratıcı fikirlerime başvuran kız ve erkek arkadaşlarım bile olmuştur. Taş çatlasın 20 yaşıma kadar modum buydu. Gençlik işte!
Bir Sevgililer Günü’nde yalnızdım. Benim gibi yalnız olan kız arkadaşımla sadece yemek yemek için dışarı çıktık. Cidden o günün anlam ve önemi hafızamdan silinmiş. Sokaklarda bir tuhaflık var ama üstünde durmuyorum. Herkes çift. Bir elde çiçek bir elde mutlaka poşet (hediye ebatına göre değişen muhtelif boyutlarda). Ben hala uyanmıyorum. Yemek yiyeceğimiz restorana gidiyoruz. Afiyetle kız kıza olmanın verdiği rahatlıkla biraz nezaketten uzak yiyoruz yemekleri. Ardından tatlı, ardından orta şekerli birer Türk kahvesi. Muhabbet nasıl koyu, e fallar da kapanıyor tabii. Sırayla birbirimizin fallarına bakıyoruz. Arkadaşım, benim fincana bakıp döktürürken ben de gayri ihtiyari şöyle bir etrafa bakıyorum. Herkes çift! Masalarda mumlar! Tüm gözler bizim üzerimizde! Özellikle kızların yüzünde hüzünlü bir ifade. Arkadaş geleceğimi yüzüme okurken ben kopmuşum olaydan. Birden sahneler flashback oluyor gözümün önünde. Film izler gibi izliyorum bizi. Sevgililer Günün’de iki kız. Yalnızlığın verdiği derin hüzünle kendilerini çatlayana kadar yemeğe vermişler. Yetmemiş birbirlerine hiç susmadan terapi yapmışlar. Yetmemiş teselli armağanı olarak fal bakmışlar. Dışarıdan o kadar ümitsiz görünüyorlar ki, sevgililerin gününde bir sevgiliye sahip olan hemcinsleri kutlamalarına ara verip onlara acımaktan kendilerini alamamışlar… Sahne karardı. Ben hesabı istedim. Sevenleri bu mutlu günlerinde daha fazla üzemezdim. O gün ant içtim. Bir sevgilim olduğunda nezaketten bile olsa asla kutlamalara katılmayacaktım.
O gece uyumak için mücadele ederken ve hızla dönen tavanı durdurmaya çalışırken, “Keşke şubat ayı 13 gün çekseydi” diye geçiriyorum içimden.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder